8 Nisan 2004

 

 

Gelecek yıllar aydınlık mı, karanlık mı?

 

Prof. Dr. Mustafa Özcan ÜLTANIR

 

17 Mart’ta Yüksek Planlama Kurulu’nun kabul ettiği, “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi”nden önceki hafta söz etmiş ve geniş yer tutan özelleştirme bölümünü irdeleyerek, ortaya sürülen takvimin çok geç tarihler içermesi nedeniyle, kabul edilemez olduğunu vurgulamıştık. Geçen hafta kaldığımız yerden devam edecektik, ama iktidarı ve istikrarı güçlendiren 28 Mart Seçimlerinden söz etmeden geçemezdik. Bu hafta, sekiz sayfalık yeni Strateji’de bir sayfadan az yer tutan, “Talep Projeksiyonu ve Arz Güvenliği” konusunu ele alacağız. Bu Strateji bizi aydınlığa mı, yoksa karanlığa mı sürükleyecek? Enerji piyasasının oluşturulmasında üç yıl maalesef boşa harcandı. Daha önce gizlice temin ettiğimiz Strateji Belgesi’nde, arz güvenliği ile ilgili bir 8’inci madde vardı. O madde diyor ki, “Gerek görülmesi halinde EÜAŞ tarafından yeni üretim yatırımı yapılmasına ilişkin karar ETKB tarafından verilecektir”. Bu madde DPT internet sitesinde yayınlanan metinde yer almıyor. Niyeti gizlemek için mi, yoksa serbest piyasaya karşı olduğu için mi çıkarıldı?

 

Umarız, ETKB yani Enerji Bakanlığı, EÜAŞ’a santral kurdurtmaya kalkışma hatasını yapmaz. Böyle bir davranış, AK Parti’nin “Kalkınma ve Demokratikleşme Programı”nın 50’nci sayfasındaki ENERJİ bölümünde yer alan, “Yeni yatırımlar Yap-İşlet modelleri ile yaygınlaştırılacaktır” ilkesine ters düşer ki, bunun sorumluluğunu Bakan ve Strateji Koordinatörü Dr. Hilmi Güler de bir başka bakan da kaldıramaz. Başbakan Erdoğan’ın bu Strateji’yi, doğurabileceği muhtemel sonuçları ile bir kez daha incelemesi ve uzmanlarına inceletmesi gerektiğine inanıyoruz.

 

Şimdi, elektrik enerjisi üretim kapasite projeksiyonunda esas alınan talep tahminlerinin güvenilir şekilde yeniden belirlenmesi için ETKB, DPT, Hazine ve EPDK görevlendirilmiş bulunuyor. 30 Nisan’a kadar tamamlanacak. Bu çalışma aslında ETKB ve DPT’nin yapacağı iş. Hazine’nin bu işle uzaktan yakından ilgisi olamaz. EPDK’ya gelince, kendi yasası bu görevi ona vermiyor ki, görevi sadece TEİAŞ tarafından hazırlanacak talep projeksiyonunu onaylayıp ilan etmek. Kısacası, işin temelinde TEİAŞ ile DPT yer alıyor. TEİAŞ’ın daha önce 2012 yılına kadar uzanan bir projeksiyon çalışması bulunuyor. TEİAŞ’ın önceki çalışmasına göre, geçen yıl 140 milyar kWh elektrik tüketen Türkiye’nin, bu yıl 153 milyar kWh talebi var. Talep 2007’de 204 milyar kWh’e, 2010’da 270 milyar kWh’e ve 2012’de 323 milyar kWh’e çıkıyor. Yeni yapılacak talep çalışmasında bu rakamların aşağı çekilmesi bekleniyor, ama AB’den müzakere tarihi alacak istikrarı yakalamış Türkiye’nin, mal ve hizmet üretiminde yapacağı sıçrama unutulmamalı. Her türlü mal ve hizmet üretimi enerji tüketimi gerektirir.

 

Peki, Türkiye’nin arz imkânları ne kadar? TEİAŞ, işletmede olan, inşa halinde bulunan ve lisansı alınmış projelerin güvenilir üretim miktarlarına göre bunu da hesaplamıştı. 2006 yılında talep ve arz 186 milyar kWh ile başa baş noktasında buluşuyorlar. Ondan sonra, güvenilir arz talebi karşılamaya yetmiyor, yani açık var. 2007 yılının açığı TEİAŞ’a göre 12 milyar KWh, DPT’ye göre 15 milyar kWh. Açık sonraki yıllarda giderek büyüyor. 2008 yılı için TEİAŞ 31, DPT 30 milyar kWh, 2009 yılı için TEİAŞ 49, DPT 46 milyar kWh açık olduğunu yayınlamışlardı. Bu konuda biz de bazı rakamları DÜNYA ENERJİ dergimizin Mart sayısında verdik, bazılarını da gelecek hafta çıkacak Nisan sayımızda veriyoruz. 2010 yılında 73, 2011 yılında 99 ve 2012 yılında 126 milyar kWh açık beklentisini TEİAŞ açıklıyor. Türkiye’nin 2000 yılındaki toplam elektrik tüketiminin 125 milyar kWh olduğu hatırlanırsa, 2012’de beklenen açığın büyüklüğü, önümüzdeki kara deliğin çapı daha iyi anlaşılır.

 

Elbette şimdi bu rakamlar da revize edilecek. O hesap yapılırken, lisans alan 800 MW’lık güç vardı, bugün bu değer 2500 MW’a çıktı denilecek. Müracaatlarda 5000 MW’lar da telaffuz edilebilir. Kâğıt üzerinde açık biraz daha küçültülecek! Eski santralların rehabilitasyonu, ithal gibi pansuman tedavileri ile sıkıntının atlatılabileceği söylenecek! Ama, gerçekler ortada iken, bunlara kim inanır? Yine de konuyu bilmeyen basınla kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışacaklardır. Gerçek ortada, Türkiye’nin yeni santrallara ihtiyacı var da oluşmamış ve müşterisi belli olmayan, özelleştirmesi yapılmamış devlet elindeki piyasa için kim, nasıl mal üretir? Yüz milyonlarca dolarlık santral projelerine, güvence olmaksızın hangi finansman kuruluşu kredi verir? Çözüm, AK Parti programında gösterilmiş. Piyasa oluşuncaya kadar, şimdi onun için hedeflenen tarih 2012 olsa da 2015’lere kadar proje bazında rekabetle seçilecek, üretimini piyasaya satacak, ancak satamadığı kısım için alım garantisi verilecek Yap-İşlet santrallarına ihtiyaç var.

Kategoriler

DUYURULAR